23.04.2015 / Perşembe
Böyle de uyku olmaz ki! Daha doğrusu böyle de uykusuzluk olmaz ki… daha 3 aylıksın. Uyuman lazım senin. Hani ‘Uysun da Büyüsün, ‘ misali yani… Uzun bir gün sonunda çalışmış, etmiş; kafa kazan, eve geliyorum, Aha! O da ne… Annesinin kucağında, faltaşı gibi iki göz… Annen de benden daha bitik bi hal…. ‘Bütün gün kucağımdaydı…’ deyince, ‘E iyi ben alayım biraz da kucağıma’ diyorum… Nasıl olsa 10 dakika içinde uyursun diye geçiyor aklımdan. Ama yarım saat, bir saat derken… ‘e sabah ben erken kalkacaktım yahu!’ saat olmuş sabahın 3’ ü…
Kucaktayken sorun yok uyuyorsun ya da uyuyor gibi yapıyorsun onu anladım da, niye illa ayakta olmamız gerekiyor onu çözemedim. Oturduğumuz anda başlıyorsun kıpırdanmaya…. Sonrası malum. Önce kıpırdanmalar başlıyor, sonra gözler açılıyor, en sonunda ciyak ciyak ortalık. Haydi bakalım başa sarıyoruz. Buyurun ayağa, salonu turlamaya…
İyi alıştırmışınız siz bu çocuğu kucağa diyorlar bazen. Ama bu ne annenin, ne de benim alıştırmam. Babane ve ananenin eline su dökemeyiz bu konuda… Gerçi onlar hala kabul etmeseler de… Benim aslında pek bir şikayetim yok bu konuda, ama olan annene oluyor bu sefer.
Hep yazdım ya burada daha önce sana, ablanda bütün işi eve taşımıştım, evde annenle iş bölümü içinde götürdük ne güzel ablanın bu zamanlarını. Ama (İşte bu da senin talihsizliğin belki de,) bu sefer evde değilim çoğu zaman ve annen tek başına… Ablan da kreşten gelince, oooo çok şenlikli bir ev hali ortaya çıkıyor…Sürekli kucak isteyen sen, annenle vakit geçirmek isteyen ablan…
Ama olmaz ki arada uyuman lazım… Öyle senin yaptığın gibi 15 dakikalık şekerlemeler değil. Ablan senin kadarken uyurdu iki saat uyanmazdı… Tamam kabul ediyorum 5 parmağın 5’i de bir değil ama… Kime çektin diyecek oluyorum, uykusuzluk konusunda kime çektiğin anılarla sabit. Herkesin dilinde… Hala anlatır bütün sülale…
Etme bula dünyası mı desem, babanenin, dedenin ahı mı desem bilemedim. Ah etmemişlerdir tabi de, (şaka bir yana,) babanen anlatırdı. ‘Gece boyu sallardık. Tam uyudu deyip yatağına alacakken, başlardın ağlamaya’ diye. Aynısını yaşıyoruz şimdi yahu… İşin kötü tarafı, 2 sene sürmüş bu böyle. Nasıl dayandınız diyordum. Şimdi bizzat dayanıyorum, dayanıyoruz... Başa gelince çekiliyormuş demek ki…
Yok yanlış oldu aslında… Başa gelen çekilir kötü bir tanım olmuş. Benim için iyi bile oluyor aslında. Sabahlara kadar çalışırken, sen de uyuman gereken normal saatlerde uyusan, herhalde hiç göremeyecektim, gülüşünü, yeni yeni atmaya başladığın kahkahalarını… Şimdi tam höt desen güldüğün, zöt desen kahkaha atttığın, görülmesi gereken bir zamandasın… O yüzden geç geldiğim saatte uyumuyor olman benim içinde bir şans aslında. Konuşuyoruz. Sohbet ediyoruz. Tamam pek anlamlı olduğunu söyleyemem ama, çok keyifli… Hatta dün gece, ne kadar komik bir insan olduğumu fark ettim. ‘Ööööö ‘ demem bile çok komikmiş… Yarım saat buna nasıl katıla katıla güldün anlayamadım ama L En azından keyifle seyreden ve kahkahalar atan bir seyircim var garanti…. E o da bana yeter zaten… Berbat şarkılarımı dinleyen bir ablan, Kötü şakalarıma gülen sen ve en güzeli hepimize sabreden bir annen var… Daha ne olsun ki? Şükretmek lazım bazen… Yoksa uyku birkaç sene sonra da olsa uyunur…