LiveZilla Live Help
LiveZilla Live Help

Blog

ÖRTMENİMİN NOTLARI 9 -AŞIRI KORUMACILIK - 1 Nisan 2015 Çarşamba

 

Aşırı koruyuculuk, çocuğa gerektiğinden fazla kontrol ve özen göstermesi anlamına gelir. Bunun sonucu çocuk diğer kimselere aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan, duygusal kırıklıkları olan bir kişi olarak yetişir. Bu da onun arkadaş ilişkilerini olumsuz etkileyebilir ve arkadaşları tarafından dışlanmasına neden olabilir.

Aşırı korunan çocuklar, fazlaca bağımlı olur ve her şeylerini anneden istemeye yönelirler. Kendi başına karar vermekte zorlanır, sormadan, danışmadan bir şey yapmayan, girişim yeteneklerinden yoksun olurlar. İstediklerini ağlayarak ister, verilmezse verilene kadar ağlar veya inatçı olmaya yönelirler. Kendini korumayı öğrenemediği için savunmasız, çabuk uyum gösteren, utangaç, çekingen bir kimlik geliştirmeye yönelirler veya aşırı otoriter, etrafını kullanan, sorumsuz ve şımarık kişilikler geliştirebilirler. Aşırı korunan çocukların ruhsal gelişmeleri de engellenmiş olduğundan, büyüdüklerinde çocuksu, her şeyi bekleyen, talep eden olmazsa aşırı kızıp sinirlenen kişilikler geliştirebilirler.

Aşırı korumacılık toplumumuzda “iyi” ebeveynlikle eşdeğer tutulmamalıdır. “Aman koşma düşersin! Üzerine hırkanı giy üşürsün!”  türünde ikazlar çocuğun kendi algılarına güvenini sarsar. Düşmekten korkmayı öğrenir, düşünce nasıl kalkacağını bilemez, üşümenin daha ne demek olduğunu kestiremeden fazlaca giydirilir ve ilk rüzgarda hastalanır. Yemek konusunda yapılan zorlamalar, anneyle çocuk arsında bir güç kavgasının başlamasına neden olur. Oysa yemek yedirmek ve çocuğun her istenileni yemesini sağlamak ille de iyi ebeveynlik demek değildir. Annenin bu denli ‘fazla’ var olması, çocuğun sağlıklı gelişimini engeller. Çünkü anne kendini çocuğunun hayatında çok fazla var demektir.

 

Anasınıfındaki velilerimi düşündüğümde koruyucu aileler, ve çocukları hemen kendini belli ediyorlardı. Veliler çocuklarının her ihtiyaçlarını kendileri yerine getiriyor üstelik aynı şeyi öğretmeninin de yapmasını bekliyorlardı. Beş yaşındaki çocuklarına yemek yedirir, okula giden çocuğunun çantasını taşır ve ödevlerini yapar, sokakta koşmalarına, başka çocuklarla oynamalarına izin vermezlerdi. Çocuğu için her şeyi yapan ama ondan hiçbir talepte bulunmayan anne-baba, çocuğun öğrenme ve bağımsız olma konusundaki muhteşem kapasitesine inandığını gösteren hiçbir mesaj iletmemiş olur. Ancak unutulmamalıdır ki bu çocuklar, sevildiklerini hissediyor olabilirler, ama kendilerini hiçbir konuda yeterli hissetmeyeceklerdir.

Aşağıda size dikkat etmeniz konusunda birkaç örnek olabilecek durum yazıyorum, kedinizle bir kıyaslayın.

•Çocuğunuzun tabağındaki her şeyi yemesi konusunda ısrarcısınız.

•Çocuğunuzun hareketlerini başına gelebilecek fiziksel zararlardan korumak için engelliyorsunuz.

•Gecede dört-beş kez okul öncesi çağındaki çocuğunun üstünü örtmek için kalkıyorsunuz.

•Ayrı bir yatağı olmasına karşın, çocuğunuzun sizin yatağınızda sizinle birlikte uyumasına izin veriyorsunuz.

•Okul öncesi ya da ilkokul çağındaki çocuğunuzun yanınızdan ayrılmasına hiç izin vermiyorsunuz.

•Çocuğunuza başkası tarafından bakılmasına izin vermiyorsunuz.

•Çocuğunuza hiçbir ev işi sorumluluğu vermiyorsunuz.

•Çocuğunuzun sizin seçtiğiniz dışındaki arkadaşlarıyla dışarı çıkmasına izin vermiyorsunuz.

 

Eğer bunları yapıyorsanız, davranışlarınızı bir kez daha gözden geçirmenizde fayda olduğunu söyleyebilirim.

Keyifli bir hafta geçirmenizi dilerim…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
BEBEK HALLERİ - 6 Mart 2015 Cuma

BEBEK HALLERİ

Bebeklerin Komik Halleri Bu videolarda... 

 

 

 

Yorumlar (6)
Bookmark and Share
ÖRTMENİMİN NOTLARI 9- ANNE VE BABA OLMAK ÜZERİNE - 27 Şubat 2015 Cuma

Bu hafta sizlere yakın zamanda izlemiş olduğum bir filmden bahsetmek isterim. Filmin adı “Timothy Green’in Sıra Dışı Hikâyesi” 

Ara sıra çok iyi bildiğimiz bazı şeyler o kadar sıradanlaşır ki dikkat etmeyi unutuveririz. Büyümek de bunlardan biridir.  Bir zamanlar bizlerde ailemizin küçük çocuklarıydık. Ne zaman bu kadar değiştik ve nasıl oldu da anne baba olmayı öğrendik? İşte bu sıcacık film tam da bunun üzerine yani anne baba olmayı nasıl öğrendiğimiz, çocuklarımız için korkularımız, sevinçlerimiz, gururlanışlarımız, onlar için en iyisini isterken gözden kaçırabileceklerimiz… İzlerken sizlere de çok tanıdık geleceğinden eminim.

Green Ailesi çocuk sahibi olamayacaklarını öğrendikleri akşam bu düşünceyi kabullenmek için “Eğer bir çocuğumuz olsaydı nasıl bir çocuk olurdu?” sorusundan yola çıkıp bir oyun oynuyorlar. İstedikleri tüm özellikleri yazıp gömüyorlar, işin ilginç tarafı ise o akşam istedikleri özelliklere sahip çocuk evlerine geliyor artık onlar da birer anne baba ve kendi çizdikleri özellikteki çocuğa sahiplerdi. Peki, bu her şeyin yolunda gitmesi için yeterli miydi? Timothy adındaki bu çocuğun Green ailesinden öğrendikleri ve onlara öğrettiklerini konu alan bu filmi ailece izlemenizi tavsiye ederim.

 

Öğrendiklerimiz ve öğrettiklerimiz üzerine belki unutmuş olabileceğiniz birkaç öneri sizlere;

* Hayal kurmanın ne kadar eğlenceli, ne kadar hedefe yaklaştırıcı olduğunu öğretin çocuklarınıza... Beraber ve ayrı ayrı hayaller kurun ve kendi hayallerinizden bahsederek başlayın mesela.

* Doğaya götürün onları ve doğadan keyif almasını öğretin. Arıların bizleri sokmasından çok nasıl bal yaptıklarını anlatın. Ve toprakla uğraşmanın keyfini tatması için onlara fırsat verin.

* Şartlar çok zor olsa dahi yalan söylememeyi öğretin. Bunu yalanlarına büyük tepkiler vermeyerek, doğru örnek olarak başarın. Korktuğu için değil, benimsediği için yalan söylemeyen bireyler olmalarını eminim siz de tercih edersiniz.

* Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğretin onlara. Kitaplara bağlı ne kadar farklı hayat olduğunu hikayelerle öğretin, bilmediği ne kadar çok şey olduğunu, kaç farklı yaşam, kaç nesil, kaç dil, kaç farklı düşünce, kaç farklı ülke olduğunu merak etmesini sağlayın. Evin birçok yerine kitap bırakarak göz önünde olmasını sağlayın öncelikle ve sizin okumaktan keyif aldığınıza şahit olduğundan emin olun.

* Kıskanmamayı ve takdir etmeyi öğretin onlara. Başarının ne güzel bir duygu olduğunu, zaman zaman kaybetmenin ise tecrübe kazanmak için gerekli olduğunu bilmelerini sağlayın.

* Küçük, belki basit şeylerden tat almayı öğretin onlara. Çay içmenin nasıl mutluluk verdiğinden bahsedin mesela sizlere…

* En yoğun zamanlarda bile kendisine vakit ayırması gerektiğini öğretin. Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu ve kendisinin ne kadar değerli olduğunu görmesini sağlayın.

* Sizlerse büyük kahkahalar atmayı öğrenin onlardan. Küçük şeylere nasıl çok gülebildiklerini, hatalarını anladıklarında üzülmek yerine nasıl gülümseyebildiklerini anlamaya çalışın. Hatta sorun çocuklarınıza, tebrik edin bu davranışlarını.

* İstediklerinizi elde edebilmek için ne kadar inatçı olmanız gerektiğini gözlemleyin, hedefleriniz için çaba, enerji ve zaman ayırabilmeyi onları izleyerek hatırlayın.

* Duygularını göstermenin birçok yolu vardır. Büyüdükçe gelişen savunma mekanizmalarımızla bunları göstermeye korkar oluyoruz. Çocuklar birçok şekilde gösterir sevgilerini, inceleyin ve sizde denemekten çekinmeyin.

Daha öğrenecekleri çok şey var tıpkı bizler gibi…  

Yorumlar (3)
Bookmark and Share
ÖRTMENİMİN NOTLARI-8 YAŞASIN KARDEŞ GELİYOR - 19 Ocak 2015 Pazartesi

   Evet, neşenizi iki, hatta beş katına çıkaracak mutlu haberi      aldınız, tekar hamilesiniz... Tebrik ederim.J Ancak bu güzel  haberi evinizin biricik odağına, çocuğunuza nasıl  vereceksiniz? Bununla ilgili birkaç ipucum olacak...

     Öncelikle unutulmamalıdır ki  haberi veriş şekliniz,  çocuğunuzun kardeşini kabullenmesinde çok etkili olacaktır.  Bunun için ilk dikkat edeceğiniz şey ise onun bu olayı  algılayabileceği, yaşına uygun şekilde bu haberi ona iletmek  olmalıdır. Yani mesela çocuğunuzun yaşı küçükse 3 yaş  mesela somut düşünme döneminde olduğundan  haberi  karnınız biraz büyüdükten sonra karnınızı göstererek vermeniz  onun için daha anlamlı olacaktır. Tabi burda dikkat edeceğiniz  şey haberi sizden alması karnınız büyüyene kadar  başkalarından duymaması olmalıdır. Çünkü bu aranızdaki  güven ilişkisini zedeleyebilir. Bizim toplumumuzda  gelen  misafirin “Sen şimdi abi/abla mı olacaksın?” sözleri adetten  sayılır. Siz çocuğunuzla bu haberi paylaşmadan başkalarının bunu sormasına izin vermemeye çalışın. Daha büyük yaşlarda ise çocuğunuz bu haberi daha kolay kavrayabilir. Ona bu haberi daha önce verebilir ve mutluluğunuza onu da ortak edebilirsiniz.

             İkinci önemli nokta bu haberi veriş şekliniz bence. Bana kardeşimin olacağı haberini verdikleri zamanı hala çok net hatırlıyorum. “Sen çok istediğin için sana bir kardeş geliyor. Sen onun ablası olacak ve ona çok iyi bakacaksın.” Demişti annem. O an üzerimdeki baskıyı anlatamam herhalde. Kardeşimle aramda dokuz yaş var. Kardeşimin olmasını çok istediğim doğruydu ancak kardeşimin ben istediğim için olacağı fikri beni büyük bir sorumluluk altına sokmuştu.  Ya ona iyi bakamazsam, ya geldiğinde onu sevemezsem, ya abla olmak zorsa... Birçok şey geçti sanırım aklımdan. Bu sebeple çocuğunuza bu haberi verirken “Sen istedin diye oldu.” Gibi sorumluluk yükleyici ya da suçlayıcı tabirlerden kaçının. Bunun yerine daha yapıcı ve heyecanınıza onu da ortak etmek istediğinizi bildiren cümleler kurmaya çalışın. “ Yaşasın evimize bir kardeş geliyor.” “çok heyecanlıyım, bir kardeşin olacak.” Vb...

           Son olarak anasınıfında çok rastladığım bir durumdan bahsetmek istiyorum. Genellikle ikinci çocuk durumu ortaya çıktığında anneler şuu düşünmeye başlıyor sanırım, “Şimdi evde iki çocukla ilgilenmesi çok zor olacak, kardeşiyle ilgilenirken onu kıskanacak, o zaman kardeşi doğana kadar biraz daha yanımda kalsın ve onunla ilgileneyim doğduğu zaman da anasınıfına başlatalım.” Üzgünüm ama bu çok sık gördüğüm bir durumdu. Kardeşinin doğumuyla anasınıfına başlatılan öğrencimin düşüncelerini de paylaşmam gerekirse, “Kardeşim olduğu için beni buraya attılar, annem evde şuan kardeşimle oynuyor, annem artık beni sevmiyor. Eve gitmek istiyorum.” Bu düşünceler çocuğunuzun diğer çocuklarla doğru şekilde iletişime geçmesini engellerken aynı zaanda okulu bir ceza olarak görmesine sebep oluyor. Bu da okula gelmek istememsine ve hayat boyu kurduğu okul imgesinin olumsuz algılanmasına sebep oluyor. Bu yüzden bana göre yapılması gereken bu gibi durumlarda çocuğunuzu (uygun yaştaysa) önce okula başlatıp uyum sağlamasına yardımcı olmanız, arkadaş kazanıp okulunu sevdikten sonra bu müjdeli haberi vermeniz ve ikinci çocuğunuz doğduğunda ilk çocuğunuzun rutinine devam etmesini sağlamanız olmalıdır.

             Sizi tekrar tebrik eder,  
            
Keyifli ve sıcak bir hafta geçirmenizi dilerim

Yorumlar (1)
Bookmark and Share
ÖRTMENİMİN NOTLARI-7 YARATICI ÇOCUKLAR YETİŞTİRİN - 27 Aralık 2014 Cumartesi
 

Şimdi size kalkıp gökyüzünde ne görüyorsunuz desem, bana nelerden bahsedersiniz? Bulut, güneş, anten, uçak… Ben bu soruyu velilerime sorduğumda gelen cevaplar bunlardan ibaretti. Çocuklarımdan gelen cevapları merak ediyorsunuz sanırım… Onlar bambaşka bir dünyaya sahip. Gökyüzünde gördükleri şeyleri şöyle anlatıyorlar… Gökyüzünde gökkuşağı olur pırıl pırıl, çevresinde kuşlar vardır, astronotlar da gökyüzünde çalışır. Merkür vardır dedi bir tanesi. Yıldızlar vardır geceleri dediğinde biri, arkadaşı hemen müdahale etti yıldızlar hep vardır ama sadece geceleri görünür. Arkadaşının verdiği cevaptan memnun  “Ben yıldızları çok severim zaten” dedi… “Ama uçurtmama takılmasınlar?”

Öyle güzel bir dünya kuruyor ki zihinleri, yavaş yavaş yitireceklerini düşünmek üzüyor beni… 4 yaşında bir çocuk günde ortalama 400 soru sorar. Düşündünüz şimdi değil mi ben kaç soru soruyorum diyeJ  İnsan büyüyünce her şeyi öğreniyor mu yoksa merakı mı bitiyor?  Çocukken yarattığınız dünya güzel değil miydi?

Günümüz çocukları hem şanslılar hem dezavantajlı bence. Elde edebilecekleri çok şey var, bizden çok daha fazla şey görüyor, öğreniyorlar. Ancak bizden çok daha fazla ketleyici şeye maruz kalıyorlar. Başta da teknoloji yapıyor bu ketlemeyi onlara. Bilgisayar oyunları, televizyon programları bunlar çocuğa var olan bir hayali sunuyor. Çocuk tek parmağıyla bütün oyuna hakim olabiliyor. Anasınıfına geldiğinde de yine aynı güce sahip olmak istiyor. Tek bir hareketiyle oyunu yönlendirsin. İstemediği bir şey olduğunda baştan başlatsın. Ancak sosyal hayatı bu şekilde yönlendirmenin mümkün olmadığını anladığında ya okuldan soğuyor ya arkadaş edinemeyen hırçın bir çocuk oluyor. Ayrıca çok basit bir deneme yöntemi önermek isterim sizlere… Günde beş saat televizyon izleyen ve günde bir saat televizyon izleyen 5 yaş çocuklar üzerinde bir deney yapıldı geçen sene. İkisine de aynı konu verildi ve çizdikleri resimler karşılaştırıldı. Günde 5 saat televizyon izleyen çocukların resimlerinin oldukça sade ve ayrıntısız olduğu gözlenirken, günde bir saatten fazla televizyon izlemeyen çocukların resimlerinin canlı renklerde, ince ayrıntılarına kadar düşünülmüş ve sadece olanı değil hayal gücünün de kullanıldığı resimler olduğu görülmüş.

Hayal gücü kuvvetli çocuklar yaratıcı, çözüm odaklı olarak yetişirler. Peki onlarda zaten var olan bu gücü geliştirmek için bizler neler yapabiliriz? Öncelikle onlar için doğru oyuncaklar seçmeliyiz. Renkli boyalar, yap-bozlar yaşına uygun eğitici ve yaratıcı oyunlar da, bu oyunların başında gelmeli bence. Bilgisayar oyunları olabildiğince sınırlandırılmalıdır. Kendi yaşıtlarıyla oynamakta onlar için oldukça geliştiricidir.

Bunların dışında beraber hikaye okumanızı ya da beraber hikaye yaratmanızı önerebilirim. Hikayenin belli yerlerinde kesip çocuğunuzun devam etmesine izin verebilirsiniz mesela. Belli kısımlarda müdahalede bulunmanız iyi olabilir. Ancak hayal gücünü çok ketlemeden yapmaya çalışmalısınız bunu. Ya da bildiğiniz bir hikayenin sonunu değiştirmeyi teklif edebilirsiniz. Her ikiniz için de eğlenceli olacağına eminim.

Her zaman hatırlattığım gibi onların birinci örnekleri sizlersiniz. Bu yüzden yaratıcı sorular sormayı veya size sorulan sorularda yaratıcı cevaplar vermeye çalışmayı ihmal etmeyiniz. Bir süre sonra çocuğunuzun da ne kadar yaratıcı sorularla size geldiğini göreceksiniz.

Son olarak evde kullanmadığınız kavanoz, kumaş, ,ip, kutu gibi artık materyallerden ihtiyacınız olan bir şey yaratabilirsiniz beraber. Ya da bütün malzemelerinizi önünüze alarak “Sence bunlardan ne yapabiliriz?” şeklinde bir oyun oynayabilirsiniz. Başlarda büyük şaheserler yaratamasanız da birlikte kaliteli bir zaman geçireceğinizden hiç şüphem yok...

 

Bundan böyle çocuklarınızın gelişim sürecinde yaşadığınız sorunlara çıkış yolu aradığınızda, bana info@animagift.com adresinden ya da blog yazılarımızın yorum kısmından ulaşabilirsiniz. 

 

 

                                                                       Mutlu bir hafta geçirmenizi dilerim

Yorumlar (4)
Bookmark and Share
ÖRTMENİMİN NOTLARI-6 KENDİM YAPABİLİRİM - 16 Aralık 2014 Salı

Çocuğunuzdan iki buçuk yaşlarında en çok duyacağnız cümlelerden biridir belkide.   Kreşte 2-3yaş sınıfında sıkça duyduğum şeydi. “Ayakkabımın kendim giyebilirim.  Yemeğimi kendim yiyeceğim. Kitabı kendim açabilirim. Ben artık büyüğüm.” Ve aslında minik meleğiniz artık büyüyor ve haklı. Evet artık birçok işini kendisi yapabilir.

Çocuğunuz doğumundan itibaren sürekli bir gelişim içerisindedir. Yaklaşık bir yaşından itibaren ise artık kendinin de bir birey olduğunu farkeder. Bu farkındalığı ilk nasıl göründüğünü anlamaya çalışmasıyla başlar. Daha sonra kendi görüntüsünü kavrayan çocuk yavaş yavaş “Neler yapabilirim?” sorusuna yönelir. 1-3 yaş döenmi çocuğunuzun keşif dönemidir diyebiliriz aslında. Hem kendisini hem de çevresini keşfetmek isteyecektir. Yerinde duramamasının en büyük sebebi de budur zaten.

Çocuğunuz bu dönemde sizin davranışlarınız doğrultusunda ya artık anneden yavaşça uzaklaşarak kendi ayakları üzerinde durmak isteyecek ya da anneye daha bağımlı bir hale gelerek kendi özgüvenini zedeleyecektir. Özgüveni zedelenmiş çocuklar, her ortamda ailenin desteğini bekleyen, okulda arkadaş ilişkileri kurmakta zorlanan, yeni şeyler denemekten kaçınan, utangaç, duygu ve düşüncelerini ifade edemeyen ya da bunu şiddet ile ifade etmeye çalışan, kendisine yönelik konularda daha çok karamsar bireyler olarak yetişeceklerdir.

Peki çocuğunuzun özgüvenli bir birey olarak büyüyebilmesi için anne-babalar neler yapabilirler?

  • Benim  için en öenmlisi koşulsuz sevgidir. Çocuğunuz onun başarılarında ve başarısızlıklarında sizin sevginizde bir değişme olmayacağından emin olmalıdır. Bunun içinde “Uslu durmazsan seni sevmem. Yemeğini bitirmezsen seni sevmicem.” Gibi cümleler kurmaktan kaçının. Bunları “Yemeğini bitirirsen daha güçlü olabilirsin.” Gibi olumlu cümlelerle değiştirin.
  • Ona karşı destekleyici olun. Yapmak istediği şeyler konusunda ona fırsat verin. Örneğin kendisi yemek yemek istiyorsa denemesine izin verin döke saça yiyorsa da bırakın kaşık tutmayı öğrensin. Ve ya ayakkabılarını bağlayamıyor olsa da ayakkabılarını ayağına geçirebilir. Ona biraz süre tanıyabilirsiniz bu konuda. Ayağına ayakkabısını geçirdiğinde ise “Aferim benim kızıma/oğluma bak artık o giyebiliyor ayakkabısınıJ” diyerek büyüdüğünü vurgulayabilir ve geri kalan bağlama işlemini siz yapabilirsiniz. Bu şekilde onu zedelemeden özgüvenini desteklemiş olacaksınız.
  • Ancak yaptığı her şeyi onaylamayın. Yanlış yapabilme özgürlüğü olduğunu da bilmeli çocuk. Hata yaptığında bütün kişiliğine yönelik değil hatasına yönelik uyarılarda bulunun. Mesela tabağını masaya taşımak istedi ancak çok kötü tuttu ve tabağı düşürdü. “Önemli değil, bir yerine gelmedi değil mi? Bazen ben de düşürebiliyorum ama tabağı (göstererek) bir dahakine bu şekilde tutarsan düşürmezsin.” Şeklinde uyarılarınız olmalıdır.
  • Çocuğunuza belli bir çember çizin. Yani evinizin değişmez bazı kuralları olsun. Bunlar çemberi oluştursun. Ancak çemberin içinde ona rahat hareket edebileceği bir ortam yaratın. Bu çizgilere geldiğinde kurallarınızı onunla tekrar etmekten kaçınmayın. Ve kendisinin doğru davranacağına güvendiğinizi hissettirin. Mesela parka gittiğinizde ona kaydırağın çevresinde oynayabileceğini ama parkın dışına tek başına çıkmaması gerektiğini sebepleriyle birlikte açıklayın. Gün içerisinde parkın sınırını her geçtiğinde yanına gidip kuralınızı hatırlatın ve sana güveniyorum demeyi ihmal etmeyin.”
  • Kıyaslamalardan kaçının. Her çocuğun özel yetenekleri olduğunu, her çocuğun farklı olduğunu unutmayın. Kardeşler arasında bile... “Neden abin gibi uslu değilsin?” çocuğunuzun başarısızlıklarını vurgulayacak utanç duygusu gibi olumsuz duyguların gelişmesine neden olacaktır.
  • Yapabileceği yaşına uygun sorumluluklar verin. Çünkü, çocuklara kendi başlarına bir şeyler yapmaları için imkân vermek gerekir. Bunu yapmak için çocuk ilk olarak yönlendirilir, nasıl yapacağı öğretilir, başaramadıkları yerde bunun açıklaması yapılır ve yavaş yavaş yardım azalır. Mesela masaya bardakları götürüp yerleştirmek onun görevi olabilir. Bu şekilde hem siz onunla ortak bir iş yaparak onunla geçirdiğiniz zamanı arttırmış olacaksınız. Hem kendisini aile içinde sorumlulukları olan bir birey olarak görecektir. Bu da kendine güvenini arttıracaktır. Önce nasıl bardakları taıması gerektiğini ve nasıl yerleştireceğini gösterebilirsiniz. Daha sonra kendinin denemesine fırsat vermeli gerekli noktalarda uyarmalısınız. “Her seferinde sadece tek bardak taşırsan daha güvenli olur.” Gibi... Masa hazır olduğunda onu pekiştirmeyi unutmayın. Bardaklara bakıp gülümsemeniz bile yetecektir.
  • Son olarak davranışlarınızla örnek olduğunuzu her konuda unutmayın. Sizler her hangi bir duruma nasıl tepki veriyorsanız onlarda söylediklerinizi değil yaptığınız şeyleri dikkate alacaktır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da onun modeli olacaksınız

 

Bundan böyle çocuklarınızın gelişim sürecinde yaşadığınız sorunlara çıkış yolu aradığınızda, bana info@animagift.com adresinden ya da blog yazılarımızın yorum kısmından ulaşabilirsiniz. 

 

Keyifli haftalar dilerim...

 

Yorumlar (1)
Bookmark and Share
Ben Uyuyamazsam, Kimse Uyuyamaz - 25 Kasım 2014 Salı

         Evinize ve hayatınıza ortak olan küçük kahramanınız geldiğinde hayatınızda bir çok şey değişir. Özellikle benim gibi uyku seven biri iseniz bu değişikliklerin en önemlilerinden biri de sizin için uyku düzeniniz olur.

         Kreşe yeni başlayan velilerimizin günlük rutini  sayarken sıra uyku saatine geldiğinde çok tedirgin olduklarını söylemek mümkün. Genellikle uyku saatlerini söylediğimizde aldığımız tepki “Uyumayan çocuklarla kim ilgileniyor?,” oluyor. Evet herkes için  hemen bir uyku rutini oluşturmak kolay değildir. Tıpkı yetişkinler gibi bazı çocuklar kolaylıkla uykuya geçebilirken, bazıları uyku aşamasına geçmekte çok zorlanırlar. Ancak uygun ortamlar oluşturulabildiğinde imkansız değildir.

         Çocuk için gerekli olan uyku süresi bazı faktörlere bağlıdır; bunlardan en önemlisi, çocuğun yaşıdır. Her çocuğun uyku gereksinimi farklılık gösterir. Ancak genellikle 2-3 yaşlarındaında bir çocuk için 10-12 saat gece uykusu 1-2 saat gündüz uykusu yeterli olacaktır. 4-5 yaşında bir çocuk için ise 10-12 saat gece uykusu 0-2 saat gündüz uykusu yeterli olacaktır. 4 ve 5 yaşlarındaki çocuklar artık gündüz uykusuna ihtiyaç duymuyor olabilirler. Özellikle sabah erken saatte kreşe gidecek ve akşam altıbuçuk gibi kreşten alınan öğrenciler gün içinde kreşte yoruldukları için akşam erken yatabilmekte ve sabah bu sayede erken kalkabilmektedirler.

         Bir diğer önemli etken ise çocuğun sağlık durumudur. Sağlıklı çocuklar uykudan daha verimli yararlanırlar. Kesintisiz uyku süresi geçirerek uykuyaolan ihtiyaçlarını daha kolay karşılayabilirler.

         Benim için en önemli sebeplerden biri ise yetişkinler için de geçerliolan psikolojik durumdur.  Bu noktada anne-babalara çok görev düşmektedir. Anne-baba arasında sorunlar, kavgalar veya anne-babanın psikolojik sorunları varsa; çocukla iyi , güven veren bir ilişki tarzı oluşmamışsa; çocuk,  kardeş kıskançlığı yaşıyorsa; okul, öğrenme , uyum sorunları varsa, çocuğun huzursuzluk seviyesi yükselir. Bu huzursuzluk, uyku kalitesine  yansır.

          Çocuğunuzun uyku düzenini oluşturabilmek için birkaç küçük öneri:

- Çocuğunuzla güven veren bir ilişki kurun. Ona güvendiğinizi hissettirin.

- Çocuğunuza düzenli zaman ayırın ve onunla kaliteli, etkileşim içeren paylaşımlarda bulunun. Oyun oynamak gibi.

- Çocuğunuzu yatağa yatırmadan önce dişlerin fırçalanması, babaya ve anneye iyigeceler öpücüğü verilmesi, bir masal okunması, bir bardak süt içilmesi gibi bir rutin oluşturun. Bir masal yerine iki masal olabilir ama üçüncü ve dördüncü olmamalıdır. Hatta bir uyku şarkısı edinebilir ve yatağa girmeden önce beraber o şarkıyı söyleyebilirsiniz. Bir süre sonra çocuğunuzun o şarkıyı duyduğunda esnemeye başladığına şahit olacaksınız.

- Yatağa yatırdıktan sonra onunla günü hakkında biraz sohbet edin. Belki sadece sizinle konuşmaya ihtiyacı olduğu için uyuyamıyor olabilir. Gün içerisindeki sorunlarına ortak olmanız onu rahatlatacaktır.

- Uyku öncesi rutinlerine sıkıca uyun. Hatta uyku saati gelmeden az önce ona haber verin ki gerçekten rutininize uymayı başarabilsin. “Hikaye okuma saatimiz için beş dakikamız kaldı tatlım haydi dişlerini fırçalamanı bitirmeye başla.”

- Bunların dışında uyumak istememesinin nedenlerini araştırın. Acaba yorgun değil mi? Korkuyor mu? Seyrettiği tv programları onu daha enerjikleştiriyor mu? Sorunun sebebi çözüm bulmanızı kolaylaştıracaktır.

- Son olarak çocuğunuzun dikkatinde sorun varsa, gece alta kaçırma sorunu varsa sıksık kabus görerek uyanıyorsa öğretmeninden, okul psikolojik danışmanından veya bu alanda bir uzamandan yardım istemekten çekinmeyiniz.

                                                                                             

                                                                                  Keyifli bir hafta geçirmenizi dilerim...

Yorumlar (1)
Bookmark and Share
BİZE OYUN GEREK :) - 14 Kasım 2014 Cuma

              En son kaç yaşına kadar oyun oynamıştınız? En sevdiğiniz oyun hangisiydi? Peki şimdiki hayatınızla en sevdiğiniz oyun arasında bir bağlantı bulabilir misiniz? Bence çok fazla benzerlik bulacaksınız dikkatli incelerseniz.

Şimdiki zamandan baktığımızdan bizler için oyun sadece eğlencedir. Ancak çocuklar için sağlıklı beslenme, uyku, bakım ne kadar önemliyse aslında oyunda bir o kadar değerlidir. Oyun çocuğunuzun hayata hazırlandığı alandır aslında. 

Çocuğunuz doğduğu günden beri çeşitli nesnelerle bir oyun içinde ilgilenmektedir.  O bunu yaparken çocuğunuzun hayatında neler mi değişir?

  • Öncelikle motor kaslarının gelişimine yardım eder oyun. Bir nesneyi tutmak bırakmak, sıkmak,  dişlemek, döndürmek gibi faaliyetler çocuğunuzun kaslarının kuvvetlenmesini ve onlara nasıl hakim olmayı öğrenmesini sağlar.
  • Fazla enerjisini boşaltarak daha sakin bir kişilik geliştirmesine faydası vardır. Anaokuluna gelen velilerimden bazıları bunu fark etmiş 'Bugün çok oyun oyna' diyerek çocuğunu okula bırakanlar vardı. Çünkü enerjisini boşaltamayan çocuk evde daha agresif oluyordu.

 

  •              Oyun hayal gücünü geliştirir. Oyun sırasında çocuk istediği yerde istediği kişi olabilir.  Neler başarabileceğine oyunda inancı artar. Çünkü kimi zaman süper güçlü bir kahramandır. Kimi zaman at binmeye gider.  Kiminde bir annedir.  Yeni nesneler üretir kimi zaman yap-bozlardan kalanını kafasından tamamlar. Hayal gücü kuvvetli bireylerin yaratıcılık gücü kuvvetli olacaktır.
  •              Çocuğunuz sosyal rolleri de oyun içinde öğrenir. Evcilik, doktorculuk, öğretmencilik... Bunlar hem toplumsal kuralları öğretir hem de çocuğunuzun kendini tanımasına fırsat verir.
  •       Oyun aynı zamanda çocuğunuzun dil gelişimini geliştirir. Çocuk oyun içinde ses tonuna, vurgularına dikkat eder çünkü. Hatta konuşması gecikmiş çocukların okula başladıklarında hızlı bir şeklide kelime tekrarları yaptıkları, oyuna dahil olabilmek için arkadaşlarıyla iletişime geçmeye çalıştıkları görülür. Bu sebeple oyun dili kullanmaya teşvik edicidir.
  •        Çocuklar oyunla öğrenirler. Kimi zaman renkleri, kimi zaman şekilleri, sayıları... Bana kalırsa oyun ile öğrendikleri şeyler üstelik çokta kalıcıdır. Sizde evinizde deneyebilirsiniz. Öğretmek istediğiniz şeyleri oyun içinde verebilirsiniz çocuğunuza. Oyun hamurlarından şekiller yapabillir. Bu şekillerin isimlerini şarkı haline getirebilirsiniz. Bunları yaparken çocuğunuz hem eğlenecek hem de öğrenecektir. Tabi sizde :)
  •        Oyun problem çözme becerisini de geliştirmektedir. En basitinden masa yoksa bir kutuyu masa olarak kullanır çocuk. Hem problemi çözmüş hem de çok yönlü düşünme yetisini geliştirmiş olur. Sizde onunla –mış gibi oyunlar oynayabilirsiniz mesela bu kalem aslında oklavayMIŞ. Sen aslında öğretmenMişsin sınıfta ne yapardın gibi...
  •        Çocuğunuz oyun sırasında işbirliği kurmayı ve paylaşmayı öğrenir.  Büyüklerle oyunlarda genellikle büyükler daha vericidir. O yüzden bu konuda kazanımları kendi yaşıtlarıyla daha iyi öğrendiğini söylemek mümkündür.

           İşte tam da bu sebeplerden çocuğunuza evde oyun alanları yaratın. Ve onunla oynamayı ihmal etmeyin. Oyun sırasında çocuğunuz hakkında öğreneceğiniz çok şey olduğuna eminim. Sizinle oyun sırasında paylaştıkları ise ilişkinizi çok daha kuvvetli yapacaktır.

 

                                                                                              Bol oyunlu keyifli günler...

Yorumlar (1)
Bookmark and Share
SEVGİLİ KİTAPLAR - 9 Kasım 2014 Pazar

                    Toplumumuzda daha çok okul dönemlerinde ders çalışmakta kullanılır kitaplar. Okul dönemine kadar kitapla tanışmamış çocuk, kitabı sadece ders çalışmak için kullanmaya başlar ve zorlandığı zaman kitaba karşı koşullanır. 

                   Peki, kitap okumaya başlamanın yaşı kaçtır sizce? Doğru zaman yok aslında bence. Bebeğiniz bile kitaptan keyif alabilir. Hatta bunu en başından yapmak, bence kitap sevgisi kazandırmanın en iyi yoludur. Daha 4-5 aylıkken bile ona göstereceğiniz resimli sesli kitapların ilgisini çekeceğine eminim. Artık her yaş gurubu için kitaplara kolaylıkla ulaşmanız da mümkün.

                   Kitapları hayatınızın her alanında kullanabilirsiniz. Kitapçılarda en son, çocuklar için banyo kitapları gördüm. Bu kitaplar suda yüzebiliyor.  Bence bebeğinizin banyo saatlerini eğlenceli hale getirebilecek güzel bir fikir bu. Bunun dışında yemek kitapları, oyun kitapları, uyku kitapları gibi pek çok çeşidi, küçük yaşta ona tanıtmanız önemli.  Hayatının bir parçası haline gelen kitaplardan ileriki yaşlarında da vazgeçemeyeceğine inanıyorum.

                  Tabi unutmayalım ki çocuklarımız ne görürlerse onu yapıyorlar. Siz onların ilk modelisiniz. Bu yüzden kitap sevgisi  kazandırabilmek için, öncelikle çocuğunuzun, sizin de kitap okuma alışkanlığınız olduğunu bilmesi sizi gözlemlemesi gerekir. Onun görebileceği yerlerde kitap okuyabilir, okuduğunuz şeye (onun için de uygun olduğunu düşünüyorsanız), çocuğunuzu da dahil edebilirsiniz. Hiçbirini yapamıyorsanız da evin çeşitli yerlerine kitaplar koyabilir,  arada alıp birkaç sayfa beraber okuyabilirsiniz.

                 

4-5 yaşındaki çocuklarınız için ise farklı bir aktivite önerim var size. Bırakın bu defa çocuğunuz size okusun kitabını. Resimlerine bakarak anlatmaya çalışmasını isteyebilirsiniz ondan kitabını. Bu şekilde hem onun kendini ifade etme yeteneğini geliştirecek, hem de onun geçirdiği gün ile ilgili ipuçları edinebileceksiniz. Mesela  o gün ona istediği oyuncağı almamışsınızdır, üzgün bir tavşan varsa kitapta “ Babası bugün ona istediği oyuncağı almadığı için bu tavşan üzgünmüş.” diyebilir. Hikayesini bitirdikten sonra bu konuyla ilgili çocuğunuzla sohbet edebilir ve onu rahatlatabilirsiniz.

                                                                       Bol okumalı, keyifli günler dilerim...

Haftaya görüşmek üzere.

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
EYVAH YAŞ2 - 29 Ekim 2014 Çarşamba

Kreşte en çok görüştüğümüz veliler, 2 yaş velilerimizdi. Sebebi ise genellikle aynıydı aslında; 2 yaş sendromu.

2 yaş sendromu; çocukların,  1,5 yaşından, 3,5 yaşına kadar devam eden  bağımsızlaşma dönemi sürecine verilen addır.

Siz de bu yaş aralığında bir çocuğa sahipseniz, sürekli gülen, etrafa neşe saçan, sevimli ufaklığın, bir anda huysuz, herşeye hayır diyen bir yaramaza dönüştüğünü bizzat yaşamışsınız demektir. Ya da yakında deneyimleyeceksiniz maalesef! Maalesef kısmı siz ebeveynler için geçerli, yoksa çocuğunuzun sağlam ve bağımsız bir karaktere sahip olması için bu dönemi geçirmesi gerektiğini eklemem gerekiyor bu noktada. Yani, sizi biraz uğraştıracak bu sendrom! aslında, onun ileriki yaşamında daha sağlam adımlar atabilmesi için gerekli bir süreç.

Bu dönem onlar için birçok yeniliğin başlangıcı aslında; tuvalet eğitimi, yürümeye başlamış olmak gibi... Çocuklar bu dönemde artık kendilerinin farkında olup, kendilerini anne ve babaya ispat etmek ister. Bu ispatı sağlayabilmek için ise, anne babaya karşı bir duruş sergileyebilirler. Birey olma yönünde attıkları bu adımda, istediklerini çevresindekilere yaptırabilmek için inatçı, öfkeli bir tavır takınabilirler. Bu tavır çocuk için doğal bir gelişim basamağı olmasına karşın sendrom olarak nitelendirilir. Bunun sebebi ise sadece çocuk ve anne baba arasında yaşanan çatışmalardır.

Bu dönemde çocukta genel olarak, sıkça ağlama, inatlaşma, eline aldığı nesneleri fırlatma, aileden birine sürekli vurma, kıskançlıkta artış, başını duvara vurma, iştahında azalmaların gibi değişimler görülecektir.

Ne yapsak? Nasıl yapsak?

Evet çok da kolay olmayan bir dönem aslında. Hem anne babalar, hem de çocuk için. Ancak bu dönemi biraz daha kolaylaştırmak da sizin elinizde. Nasıl mı?

  • Öncelikle bunun doğal bir süreç olduğunun bilincinde olmalısınız. Bunun için de çocuğunuzun değişen davranışlarına karşı öfke ile yanıt vermekten kaçının lütfen. Örneğin sizinle inatlaştığında onu sakin bir şekilde dinleyin ve biraz sakinleşmesini sağlamaya çalışın. Onun dikkatini başka bir yöne çekerek bu inatlaşmadan vazgeçmesini sağlayabilirsiniz mesela.
  • Unutmayın ki, çocuğunuzun bu davranışlarının altında yatan sebep bağımsız bir birey olabilme arzusu. Bu sebeple onun bağımsızlığını desteklemeniz, temel becerilerini geliştirmesine yardımcı olmanız büyük önem taşır. Mesela kendi kendine yemek yemek istiyorsa “Sen yapamazsın, dur ben yedireyim.” demek yerine onun dökerek de olsa yemesine izin verin. Evet etraf biraz dağılacak,  size biraz daha fazla iş çıkacak ama,...
  • Çocuğunuzla iletişim kurarken olumsuz cümleler kurmaktan kaçının ve yapabildiği şeyler konusunda onu pekiştirmeyi de ihmal etmeyin. Bu şekilde kendine olan güvenini kazanmasına fayda sağlamış olacaksınız. Mesela ayakkabısını kendisi giymek istiyorsa (Ben artık büyüdüm kendim giyebilirim dediğine çokca şahit olacaksınızdır.) denemesine izin verin, gerekiyorsa ‘Hadi gel beraber giyelim ayakkabını’ diyebilirsiniz. Ayakkabısını giydiğinde ise bağcıklarını bağlayamasa bile “Ayakkabılarını giydin artık büyümüşsün sen gerçekten, aferim” demekten kaçınmayın.
  • Genellikle ailelerin yelkenleri en çabuk suya indirdiği zamanlar, çocuğun ağladığı zamanlar. Çocukların ağlaması çok da dayanılabilecek bir şey değil elbette ki ama,  çocuğunuz ağladığında ya da sizinle inatlaştığında sakinleşmesi için rüşvet teklifinde bulunmayın. Çünkü bir süre sonra bu onun için bir ifade şekli halini alabilir. Ve istediklerini ağlayarak yaptırmaya çalışabilir. Bunun yerine kendini ifade etmesi konusunda yardımda bulunun. Mesela ona ne hissettiğini, ne istediğini sorun, aynı şekilde sizde ona örnek olmak için hissettiklerinizi çocuğunuza söyleyin.
  • Özellikle bu dönemdeki iştahsızlık konusunda, yemek yemediği zamanlarda baskı uygulamak yerine, yemek yemeyi bir oyun haline getirebilir veya sevmediği yiyecekleri sevdikleriyle karıştırarak yemesini sağlayabilirsiniz. Bu döenmde iştahsızlığın sebeplerinden biri belki sadece sizinle inatlaşmakta olabilir. Bu yüzden ona seçim hakkı sunun. “Çorban da bitecek, ıspanağın da!” yerine “Çorbanı mı ıspanağını mı yiyeceksin?” diyebilirsiniz. Seçim hakkı çocuğunuzun kendine güvenini arttırır. Bunu hayatınızın genelinde de kullanabilirsiniz...
  • Yeri gelmişken çocuğunuza istediği şeyler hakkında seçim hakkı tanımanız bir başka önemli konu. Örneğin dışarı çıkmadan önce kıyafetlerini kendi seçmek istiyorsa ona yatağının üzerine iki kıyafet seçeneği sunabilir ve birini seçmeyi ona bırakabilirsiniz.
  • Çocuğunuzun gün içerisinde enerjisini atmasına yararlı faaliyetlerde bulunmasını sağlayın. Televizyonun önünde geçirdiği vakti azaltarak onunla oyun oynayın. Bunun çocuğunuzun dil gelişimini televizyondan çok daha fazla geliştireceğini söylemeden bitirmek istemedim. Haftasonları için internetten çeşitli aktiviteler öğrenerek anne-çocuk ya da baba-çocuk saatleri düzenleyebilirsiniz.

Her şeyden önce bunun geçici bir dönem olduğunu, ancak çocuğunuzun hayatında kalıcı izler bırakabileceğini unutmayın. Bu yüzden gerektiğinde destek almaktan çekinmeyin.

 

 

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
Dilerseniz Satın aldığınız Filmlerin Son halini Animagift Ofis'te misafirimiz olup, seyredebilirsiniz.
"www.animagift.com' da yayınlanan tüm hikayelerin kullanım hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz."

En Son Görüntülenenler | Ürün Karşılaştırma | Site Haritası | Kargo & İade | Gizlilik Bildirisi | Kullanım Şartları