LiveZilla Live Help
LiveZilla Live Help

Blog

ÇANAKKALE 360 SANAL TUR - 23 Nisan 2016 Cumartesi

Son zamanlar da sıkça görmeye başladık. 360 videoları...

Çekimleri ve işlemleri biraz zahmetli olsa da ortaya çıkan sonuç, muhteşem. Zira her an, her canınız istediğinde ulaşamayacağınız yerleri, yanınıza getiriveriyor.

İzlemekten farklı. Özellikle de elinizin altında, bir sanal gerçeklik gözlüğü varsa, dış dünyadan bağınız kopup, izlediğiniz görüntünün içine giriveriyorsunuz.

Telefonla seyredebilmeniz için, telefonunuzun bu teknolojiyi destekliyor olması lazım.

iphone'nunuz varsa 4S ve sonrası modeller, samsung ta ise S4 ve sonrası modeller 360 videoları destekleyen başlıca marka ve modeller. Bu telefonlarla bu videoları telefonunuzu istediğiniz yöne çevirerek istediğiniz tarafa bakarak seyredebiliyorsunuz. (Dediğim gibi bir de sanal gözlük bulabilirseniz, içindeymiş gibi hissedebilirsiniz.)

Hal böyle olunca, çok uzun zamandır, hep ilgimi çeken ve gittiğimde (abartmayayım ama başka ifadesi yok galiba bu duygunun) tüyler diken diken gezdiğim Çanakkale içinde böyle bir video hazırlamanın vakti gelmişti.

'Siperler arası mesafe 8 Metre! Yani Ölüm muhakkak!' diye başlayan cümleyi yaşatmanın zamanıdır şimdi. Renderlar sürüyor. Çektiğim görüntüler bir yandan, animasyonların renderları bir yandan, bilgisayar can çekişiyor, harddiskler '-Yeter artık şiştim!' dedi, diyecek...

Çanakkale için hazırladığım çalışmalardan bazılarının fotoğrafları....Videolarının işlenme süreci devam ettiği için şimdilik, paylaşamıyorum. Ama bittiğinde inşallah o da olur.

Son Kare:

Sanal Gerçeklik

Dur Yolcu:

Animasyonlar

Aslında bu animasyon sanal turun giriş kısmı. 30 saniyeliğine, siperlerin içinde bir geziye çıkıyorsunuz. Ve buradan Çanakkale'nin günümüz haline geçiş yapıyorsunuz. Tabi bu da 360 derecelik bir video ve her kamera siperin içinde gezerken siz de her tarafı izleyebiliyorsunuz.

Animasyonlar sonrası da yukarıda da belirttiğim gibi, şu anda ki zamana geçiş.

1- Şehitler abidesi

2-Namazgah Tabyası

Seyit onbaşının topu kaldırdığını tasvir eden heykeli bulunuyor burada. Onun animasyonunu yetiştirebilir miyim bilmiyorum. Ama denemesi bedava....

3-Namazgah Tabyası

 

Bitmiş halini merak edenler; hep birlikte biraz daha beklemek zorundayız. Malum renderlar devam ediyor. Ama ben illa ki göreceğim, çok merak ettim diyenler, yorumuna özellikle not bıraksın. Bittiği zaman hepsini teker teker haberdar ederim.

Yorumlar (2)
Bookmark and Share
YENİ BİR TEKNOLOJİNİN KIYISINDA / SANAL GERÇEKLİK - 10 Mart 2016 Perşembe

               Uzun zamanlar önce, daha ortaokula giderken, karar verdiğim bu meslekte, bölümü okuduktan sonra, herşeyi bilen biri olarak mezun olabileceğimi düşünmüştüm. Öyle ya o sıralarda görüntüleri birbiri ardına sıralayabilmek en büyük problemimdi o sıralarda. Daha o yıllarda kurgu nedir bilmediğim için, biz düğün kameraları kiralar,  çekim anında sıralı giderdik. Yani iki kişinin konuşmasını çekeceksek, önce kayda girer, birinin cümlesini kaydeder, sonra diğerine döner onun cümlesini alırdık. Böyle giderdi sahne.... Sonra bir gün dayımın kaydettiği galatasaray maçlarını, iki videoyu birbirine bağlayıp, kopyaladığını gördüğümde, benim için çok büyük bir problemin çözümünü de bulmuş oluyordum. Ama çözdüğüm her problem bir sonraki aşamada, bir kat fazla problemi beraberinde getiriyordu...

                  şimdi 2 videoyu birbirine bağlayıp kurgu yapabiliyordum ama, video anında kayda giremeyen ev tipi bir cihaz olduğu için, cümleler arasında duraksamalar oluyordu... Çözemediğim problemler için, hep üniversiteyi kazanmayı bekliyordum....

           Yıllar sonra, nihayet üniversite sınavında istediğim bölümü kazanıp, tüm problemlerimin çözümlerine kavuşacağımı düşünürken her seferinde 
yeni problemler çıkıyordu... Hem de katlanarak... Üniversite zamanında, hiç bir zaman inanmak istemediğim o gerçeği kabullenmek zorunda kaldım nihayetinde.....

             Öğrenmenin gerçekten yaşı yoktu. Yıllar geçtikçe tecrübe kazanacaktı insanoğlu ama, çözülmesi gereken sorunların ardı arkası kesilmeyecek, her geçen gün yeni bir şeyler çıkacaktı öğrenilmesi gereken....

              Neyse, ortaokul yıllarından bu zamana, gelen bir öyküyü, uzun uzadıya anlatmanın gereği yok...

                Aradan geçen zamanda, teknolojinin gelişmesiyle, önce dijital sistem, sonra HD görüntüler girdi hayatımıza. Hepsinin ilk yıllarında ona hayran olmuşken, bir sonraki aşamada, aslında bir öncekinin ne kadar yetersiz olduğunu gördük. Sonrasında 2K, 4K görüntüler geldi... 8K görüntülere doğru giderken, Bir de baktık ki Görüntünün her tarafına bakabildiğiniz, 
360 derecelik videolar çıktı şimdi karşımıza. Bir de üzerine VR gözlükler eklenince, şimdi yepyeni bir deneyimin eşiğindeyiz.

                Her seferinde artık uğraşmayacağım, kafam almıyor yaşlanıyorum galiba demkten kendimi alamıyorken, tam da işin ortasında buluyorum kendimi... Yoruyor mu Evet! Ama çok da keyifli aynı zamanda...

               Kimisi gezmekten hoşlanır, kimisi yemek yemekten... Ben de bu yeni teknolojileri denemekten zevk alıyorum.

               Şimdi animagift 360 masalları hazırlamaya başladığımız bugünlerde, sanal gözlüklerin testlerini yapıyoruz bir yandan. Çünkü fiyatından kalitesine, çok geniş bir yelpazede ürün var sanal gözlüklerde.             

                Özellikle google’ ın cardboard ’ undan sonra maliyeti oldukça düşük tutabilmek önemli bir konu. Hele ki kendinizin yapma imkanı olması, benim ki zamanında gazetelerin verdiği ev maketlerine yıllarını harcamış biri için oldukça keyifli bir vakit geçirme ve çocukluğuna dönme fırsatı, kartonların, maket bıçaklarının, cetvellerin ve yapıştırıcıların arasında.....

                Cardboard dosyalarını buradan indirip, A4 kağıda basıp, sonra bir kartona yapıştırıp kendi sanal gözlüğünüzü yapabilirsiniz. Burada tek sıkıntı Kullanacağınız Lensler. Ama onları da internetten bulabilirsiniz. Ya da Kırtasiyeden alacağınız büyüteçlerle, deneme yanılma yoluyla uygun olan bir tanesini seçebilirsiniz. Ki ben öyle yaptım. Büyüteçten, Oyuncak dürbüne kadar pek çok, malzeme haşat ettim uygun olanı bulana kadar.....

               

  

İlk animagift 360 Masalın tantımı da yayınladık.

Ama filmin sitede yayına girmesi için biraz daha zamana ihityaç var. Ben ne kadar bir an önce yayına almak istesem de, işlemleri biraz uzun sürüyor ne yazık ki. Hatta hikayesi bile diğer animagift masallardan daha uzun sürdü. Çünkü sahnenin her tarafını doldurmak zorunda kalıyorsunuz. Ve ona göre yan hikayeler yazmak  durumundasınız. Neyse teknik kısma hiç girmeyelim. Yakında ilk animagift 360 Masal sizlerle buluşacak...

 

                Sadece animasyonla da bitmiyor tabi iş... 360 videolar o kadar yaygınlaşm

aya      başladı ki bir yandan da gerçek çekimlerle hazırlanacak videolar içinde          çalışıyoruz.... Geçen Hafta bir  akvaryumda, Köpek balıkları arasında, çekimler yaptık...   Tabi ben 3 Metrelik o balıkçıklar! İle aynı ortama girme cesaretini gösteremedim...    Zaten gittiğimiz akvaryumda, personel dışında, misafirlerin dalışına izin verilmiyor.      Zaten dışarıdan izlemesi de daha keyifliydi....

                Akvaryum kısmını da bir başka yazıda daha detaylı anlatırız artık.

 

                

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
BANA BİR MASAL ANLAT BABA 01.07.2015 / BÜYÜYORSUNUZ, BÜYÜYORUM - 1 Temmuz 2015 Çarşamba

                                                                                                                                                                                   01.07.2015 Çarşamba

                                                                                                                                                                                                              03:35

   

     Hikayelerim vardı bir zamanlar. Geceler boyu, oturup da yazdğım... Şarkılar vardı saatlerce dinlediğim. Bıkmadan usanmadan... Zaman geçti,şimdi yine gecenin bir vakti oturduğumda siz, hepiniz uyuyorken; kaç zamandır eskiden dinlediğim şarkıları dinlemediğimi farkettim. Ne zamandır yazmadığımı; yaşadığım, biriktirdiğim hikayelerimi... Hatta sana yazmaya başladığım günlüğüne bile uzun zamandır tek bir kelime katmadığımı. O yüzden, bir kaçamak yaptım kendime bu gecenin sabahında. Hikayeler birikti uzun zamandır yazmayalı. Sözler birikti. Yaşamlar, hayatlar, olaylar birikti... Şimdi sabahın sessizliğinde, yazmanın vakti yeniden galiba. Biraz  “Elif için mama vakti” kısa bir ara verip, yazmaya devam ederim herhalde... Efkar mı bastı gecenin bir yarısı? Kimbilir, belki öyle, belki değil.                 

  Beş  ayı bitirdik seninle başlayan hikayemizde.  Gazın, kusman, çişin, kakan, fön makinesiz uyumaman derken nasıl da geçiverdi zaman... Şimdi Güzel bir gülümseme yerleşti suratına. Gak diyene kahkaha , guk diyene neşe satıyorsun bugünlerde. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                   Kucağa doyamıyorsun, inmiyorsun hatta.  Uyandığında beşiğinde, kendi kendine anlamsız sesler çıkarıp kendini oyalıyorsun da, göz göze geldiğimiz anda, kucağa gelmek için başlıyorsun ağlamaya... Sen de işi öğrenmeye başladın yavaş yavaş.  Sızlanmıyorum.  Büyüyorsun...  Günden güne sendeki değişimi görmek, gözlemlemek  anlatılması kolay olmayan bir mutluluk...                                                                                                                    

                   Doğumunu beklerken hayaller kurardık,” 3 ay sonra kucağımızda olacak, 7-8 ay sonra emekleyecek birileri olacak şimdi bu evde” diye. Aşama aşama geliyoruz işte o günlere. Dedim ya, Büyüyorsun...

                   Büyüyorsunuz...  Sen büyürken, ablan büyürken,  Ben de büyüyormuşum meğer. Şimdi mi farkettim bunu?  Galiba evet... Yeni fakettim.  Sizi kucağıma alıncaya kadar, Oyun gibi geliyordu bir bebek düşüncesi...  Hiç bir bebekle 24 saat geçirmemiştim ki. Gördüğüm Tüm bebekler ya uyuyordu, ya da gülüyordu.En fazla bir saat sonra kendi evine gidiyordu nihayetinde.    Ama meğer ağlıyormuşsunuz  hem de neredeyse tıkanana kadar. Hem de uykunun en tatlı yerinde. Hem de ertesi  sabah erken kalkmamız gerekirken. Şikayet etmek için yazmıyorum elbette ki.  Sadece bunlara kapılıp gitmişken, mamanın biteceği zamanı hesaplayıp, bir gece ansızın başka bez kalmadığının farkına varmış, nöbetçi eczane ararken; hızla geçip giden saatlerin, günlerin farkına varmıyorsun...  Öyle bir kapılıp gidiyorsun ki bu akışa, hayatından giden zamanı anlayamıyorsun...

                   İşte bu arada, bir kaç gün önce bir şey farkettim. 35 yaşındaymışım meğer ben... Ama daha kısa bir süre önce “Bi 18 olsam da...” diye cümleler kuruyordum.  Hangi ara açıldı o 17 senelik fark anlamadım.

                   “Ne kadar da çabuk geçiyor zaman” diye başlayan hikayelerim çok olmuştu.  Ama hiç bugün ki  kadar gerçek hissetmemiştim, o çabuk geçen zamanı.  

                   İşte bu kadar hızla eriyen saatler, günler ve hatta aylar,yıllar  içinde, yazdığım hikayeleri de, dinlediğim şarkıları da unutmuşum meğer...

                   Ama dedim ya, şikayet değil bu. Siz büyüyorsunuz, ben de... Her anın farkında olarak büyümezsen; unuttuğun, atladığın anlar birikiyor, zihninin bir köşesinde. Hayıflanıyorsun sonra, farkında olmadan geçip giden zamana... O yüzden dolu dolu yaşamak, büyüdüğünü bilerek yaşlanmak gerekiyor galiba her anında.  Zaman zaman bu keşmekeşin  içinde unutsan da bu gerçeği, yazmak arada hatırlamaya yardımcı oluyor işte...  Ve hep söylediğim gibi siz, çok daha şanslısınız, hatırlayamadığınız anları bırak fotoğraflarda görmeyi, izleyebileceksiniz bile...

                   Farkındayım senin günlüğünde bu sefer, başrolü kendime ayırdım... Seni anlatmam gerekiyordu, ama bu gece sen beni dinleyeceksin.  Napalım, yaşlıların çenesi düşüyor bazen...

                   Ha bu arada, nerden esti birden bu kadar?   Ablanın yıl sonu gösterisi vardı bir hafta önce...  Tıpkı senin gibi 3,5 sene önce, gazıydı falan gece yarılarına kadar bizi uykusuz bırakan bebek, sahnede şarkılar söyledi  o gün. Daha dün “Çok mu geç kaldı  konuşmak için, hala cümle kuramıyor.” dediğimiz kız, Sahnede dans edip şarkılar söylüyordu... E haliyle Efkarlandı kız babası... Şimdilik bu videoyu seyret sen, bir kaç gün sonra bu gösterinin hazırlık aşamaları ile ilgili anlatacaklarım var.... Ama artık mama vaktin geldi. Onları da bir başka akşama yazarım....

 

 

 

                                                                                                                                                          İyi geceler...

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
BANA BİR MASAL ANLAT BABA 23.04.2015 / UYU KIZIM YAHU, KİME ÇEKTİN BİLMEM Kİ! - 23 Nisan 2015 Perşembe

                                                                                                                                                                                       23.04.2015 / Perşembe

              Böyle de uyku olmaz ki! Daha doğrusu böyle de uykusuzluk olmaz ki… daha 3 aylıksın. Uyuman lazım senin.  Hani ‘Uysun da Büyüsün, ‘ misali yani… Uzun bir gün sonunda çalışmış, etmiş; kafa kazan, eve geliyorum, Aha!  O da ne… Annesinin kucağında, faltaşı gibi iki göz… Annen de benden daha bitik bi hal…. ‘Bütün gün kucağımdaydı…’  deyince, ‘E iyi ben alayım biraz da kucağıma’ diyorum… Nasıl olsa 10 dakika içinde uyursun diye geçiyor aklımdan. Ama yarım saat,  bir saat derken…  ‘e sabah ben erken kalkacaktım yahu!’ saat olmuş sabahın 3’ ü…

             Kucaktayken sorun yok uyuyorsun ya da uyuyor gibi yapıyorsun onu anladım da, niye illa ayakta olmamız gerekiyor onu çözemedim. Oturduğumuz anda başlıyorsun kıpırdanmaya…. Sonrası malum. Önce kıpırdanmalar başlıyor, sonra gözler açılıyor, en sonunda ciyak ciyak ortalık. Haydi bakalım başa sarıyoruz. Buyurun ayağa, salonu turlamaya…              

                  İyi alıştırmışınız siz bu çocuğu kucağa diyorlar bazen. Ama bu ne annenin, ne de benim alıştırmam.  Babane ve ananenin eline su dökemeyiz bu konuda… Gerçi onlar hala kabul etmeseler de… Benim aslında pek bir şikayetim yok bu konuda, ama olan annene oluyor bu sefer.                              

                  Hep yazdım ya burada daha önce sana, ablanda bütün işi eve taşımıştım, evde annenle iş bölümü içinde götürdük ne güzel ablanın bu zamanlarını. Ama (İşte bu da senin talihsizliğin belki de,) bu sefer evde değilim çoğu zaman ve annen tek başına… Ablan da kreşten gelince, oooo çok şenlikli bir ev hali ortaya çıkıyor…Sürekli kucak isteyen sen, annenle vakit geçirmek isteyen ablan…

                 Ama olmaz ki arada uyuman lazım… Öyle senin yaptığın gibi 15 dakikalık şekerlemeler değil. Ablan senin kadarken uyurdu iki saat uyanmazdı… Tamam kabul ediyorum 5 parmağın 5’i de bir değil ama… Kime çektin diyecek oluyorum, uykusuzluk konusunda kime çektiğin anılarla sabit. Herkesin dilinde… Hala anlatır bütün sülale…

                   Etme bula dünyası mı desem, babanenin, dedenin ahı mı desem bilemedim. Ah etmemişlerdir tabi de, (şaka bir yana,) babanen anlatırdı. ‘Gece boyu sallardık. Tam uyudu deyip yatağına alacakken, başlardın ağlamaya’ diye. Aynısını yaşıyoruz şimdi yahu… İşin kötü tarafı, 2 sene sürmüş bu böyle. Nasıl dayandınız diyordum. Şimdi bizzat dayanıyorum, dayanıyoruz... Başa gelince çekiliyormuş demek ki…

                Yok yanlış oldu aslında… Başa gelen çekilir kötü bir tanım olmuş. Benim için iyi bile oluyor aslında.  Sabahlara kadar çalışırken, sen de uyuman gereken normal saatlerde uyusan, herhalde hiç göremeyecektim, gülüşünü, yeni yeni atmaya başladığın kahkahalarını… Şimdi tam höt desen güldüğün, zöt desen kahkaha atttığın, görülmesi gereken bir zamandasın… O yüzden geç geldiğim saatte uyumuyor olman benim içinde bir şans aslında. Konuşuyoruz. Sohbet ediyoruz. Tamam pek anlamlı olduğunu söyleyemem ama, çok keyifli… Hatta dün gece, ne kadar komik bir insan olduğumu fark ettim.  ‘Ööööö ‘ demem bile çok komikmiş… Yarım saat buna nasıl katıla katıla güldün anlayamadım ama L En azından keyifle seyreden ve kahkahalar atan  bir seyircim var garanti…. E o da bana yeter zaten… Berbat şarkılarımı dinleyen bir ablan, Kötü şakalarıma gülen sen ve en güzeli hepimize sabreden bir annen var… Daha ne olsun ki? Şükretmek lazım bazen… Yoksa uyku birkaç sene sonra da olsa uyunur…                                         

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
BANA BİR MASAL ANLAT BABA 09.04.2015 - 9 Nisan 2015 Perşembe

                                                                

                                                                                                                                                                                                       03.04.2015 / 22:42

             Yahu ne de çabuk geçiyor zaman… 5 ay olmuş yazmayalı… Bu Beş ayda, ne mi oldu, sen 16.01.2015 Cuma akşamı saat 16:35 te seni alabildik hayırlısıyla kucağımıza.  Korkularımızdan eser kalmadı çok şükür. Ne yiyeceğimizi, nereye gideceğimiz bilemeden geçirdiğimiz 3-4 haftalık bir zaman sürecinin ardından, şükrediyoruz şimdi.  Gerisi, tüm dünya dertleri boş. Arada geçen 2,5 aylık zaman zarfında, çok şey oldu. Yazamadım maalesef gün gün. Ama bundan sonra devam edeceğim. Kararlıyım. Çünkü zaman geçtikçe kaydetmezsen; not düşmezsen satırlara unutuluyor en güzel anlar.

                 Ama yazamasam da , her anını yine fotoğrafla, videoyla kayıt altına almaya devam ettik. Hatta 4 yıl önce ablan doğmadan önce planladığım bir şey vardı. Doğumundan itibaren her gün bir fotoğrafını çekip,  bir yıl sonra arka arkaya koyduğumda bütün bir sene içinde nasıl büyüdüğünü görecektik… Ama bir türlü istikrarı sağlayamamıştım. Bir gün çeksem o fotoğrafı 3 gün çekmemiştim.  Ama sen doğduğundan beri çekiyorum fotoğraflarını. Bir gün büyüdüğünde, ve bunları anlayacak yaşa geldiğinde oturup beraber seyretmek ne güzel olacaktır, bir düşünsene… İnşallah, o günleri görmek de nasip olur da; oturup beraber seyrederiz hep birlikte. Bu günlüğü yazmayı aksattım belki biraz ama, dediğim gibi fotoğraf ve videolarda aksama yok Allah’ a şükür… Bundan sonra  O videoları da  izleyebileceksin artık. Hayatının hatırlayamadığın bu kısımlarını  izlemek güzel bir duygudur herhalde… Ablanın seni ilk gördüğü an… Onun senin kıskanmasını önlemek için,  elimiz ayağımıza karışmış bir vaziyette dolandık bir süre… Kafamızda bir dolu soru nasıl yapsak nasıl etsek derken… O bizden daha şaşkın bir vaziyetteydi seni ilk gördüğünde… Çaktırma hala o hikaye kitaplarını senin getirdiğini sanıyor….

 

               Ne çabuk geçiyor zaman bak bu anın üzerinden 2,5 ay geçmiş, Bu 2,5 aylık zaman zarfında, sen büyüdün, gülümsemeye başladın, tepki vermeye başladın hareketlerimize. Hatta dün bir ara annen komşuya kahve içmeye çıktığında, komşu seni önden götürünce evine, anneni göremeyip ağlamışsın. Annen gelinceye kadar da ortalığı ayağa kaldırmışsın. Demek ki artık  tanıyorsun bizi. Daha doğrusu anneni, en azından… Çünkü bu aralar, hem işlerin yoğunluğundan, daha da önemlisi ablanın, fazla dikkatini çekmemek için, sana, zamanına ablana gösterdiğim alakayı ne yazık ki gösteremiyorum. Zira ablan sana ilgiyi fazla kaçırdığım anlarda, kulak kabartıp uzaktan bizi izliyor… Hakkını yememek lazım, beklediğimiz kadar kıskançlık krizlerine girmedi ama, o da daha çok küçük ve bugüne kadar tek başına yaşadığı ilgiyi paylaşmak zor geliyor haliyle. O zaman biraz fazla ileri gittiği durumlar olabiliyor. Yine de tahminimizden daha anlayışlı. Aslında annen daha iyi anlatacaktır bunları. Çünkü benden daha fazla vakit geçiriyor bu aralar sizinle. Ben Ablan doğduğunda,  tası tarağı toplayıp bütün işi eve taşımıştım ve her anını yaşamıştım onun ama, Sen bu yönden de pek şanslı sayılmazsın be kızım. Ya da : 2. Tosbaam smiley Neyse, 5 ay sonra anca bu kadar… yarın devam ederim… Öpücem seni derken, artık bu ifadeyi öptüm seni olarak değiştiriyorum….

 

 

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
BANA BİR MASAL ANLAT BABA 09.09.2014 - 8 Nisan 2015 Çarşamba

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             09.09.2014 / 13:25

 ‘Ya çabuk geçsin diyeceğim bugün için; ya da dursaydı şu an, keşke hiç akmasaydı zaman... Kara bulutlar açılsa, güneş gösterse yüzünü aradan’

Diye yazmıştım twitter’ a Allah’ a şükür dünkü sıkıntımdan eser kalmadı. Doktordan geldik biraz önce. Tam net göstermedin kendini ama, az da olsa bir fikrimiz oldu.smiley Elini koymuştun başına. 3-4 defa da ağzını açıp kapadın. İlkkez karşı karşıya geldik seninle... Dün yazmıştım ya bazen içinden gelenler kolay dökülmüyor satırlara diye.... İşte öyle bi an bu da. O mutluluğu hangi kelime anlatabilir ki küçüğüm. Hele ki sağlıklı olduğunu bilmek... Şükürler Olsun Allah’ ıma. Annen mi o yaklaşık 15 dk.yı ağlamakla geçirdi. Sulugöz bi annen var haberin olsun... Onu susturmaktan ben ağlayamıyorum.... Neyse bugünlük bu kadar, rahatladım.... Öptüm seni (saçma Bi cümle oldu) Öpücem seni .... smiley                                                                                                                                                         

                                                                                                                                                                 13:31

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
BANA BİR MASAL ANLAT BABA 08.09.2014 - 7 Nisan 2015 Salı

'SEN İSİM SEÇERSİN, HERKES FİKİR VERİR'  

                                                                                                                                                                                                               08.09.2014 / 17:17

            Arya diye seslensem mi artık sana? Yok yok ben daha tam karar vermedim ki! Annen baya benimsedi bu ismi gerçi ama benim hala net değil kafam.... Bir de üstüne üstlük bugünlerde yayınlanan bir dizi de bununla ilgili bir espri yapılınca da, halan pek benimseyemedi bu ismi.... Benim öyle değişik bir isminiz olsun, aman kimsede bulunmasın gibi bir derdim yok. Sadece güzel olsun yeter ama tabi zor bir iş bu... 'ARYA' valla bilemedim ben de daha....

         21. haftanın içindesin artık. Haftaları sayar olduk. Aslına bakarsan ablanın ilk çocuk olmasının verdiği bir hevesle, bugünler daha zor geçiyordu. Ya da daha doğru bir ifade ile geçmek bilmiyordu. Senin sürecin biraz daha hızlı ilerliyor gibi. Biz farkında olmadan geçiverdi işte 5 ay.  Daha da hzılı geçecekti belki ama, işte daha önceki günlerde de yazdığım gibi, azıcık korkulu anlar var bugünlerde sana dair.  Yarın 11:45 ‘te detaylı Ultrasonda sana bakıcaz ilk kez. İlk kez diyorum çünkü Normal ultrasonda görünenden çok farklı bir görüntü detaylı ultrason. Bize geleceğin gündeki görüntüne en yakın halini görebileceğiz.  Ablanda da heyecanlanmıştım hatırlıyorum. Kime benziyor, Elleri, ayakları, nasıl vs vs, diye...

         İşte yarın gerçeğe biraz daha yakın bir görünümde seninle buluşacağız. 3 ya da 4 haftadan uzun bir zamandır, hayatımda bugüne kadar ettiğim dualardan daha fazlasını senin için ettim. Senin sağlığın ve hayırlısıyla kucağımıza gelebilmen için. Kelimeler çok çabk dökülüverir genelde zihnimden satırlara.  Ama şimdi öyle bir yerdeyim ki,  ne zaman akıp geçiveriyor bu anda, ne de kelimeler dökülüveriyor zihnimden... Tek dileğim, dediğim gibi seni sağlıklı bir şekilde görebilmek yarın hayırlısıyla... Tüm şüphelerin, olumsuzlukların senden uzak olduğunu bilmek için...  o yüzden geçmek bilmiyor bugün... Sabahtan beri gelip oturduğum koltuğumda, elim işe gider gibi olsa da, kafam dalıp gidiyor. Düşünmemeye çalıştıkça boynuma yapışıp kalıyor bazen bir sıkıntı... Büyümek bu galiba diyorum bazen... Neyse Allah’ ın izniyle geçecek hepsi. Takılmak istemesem de, bazen bu sıkıntılar oturuyor işte bazen üstüme...                               Kaderimizde seninle nasıl buluşmak yazıldıysa onu yaşayacağız elbet. Ama korkuyor ya bazen yürek, bu da insan olarak çaresizliğimizin bir sonucu herhalde küçüğüm.  O yüzden tek duamı Kabul etsin de Allah, esirgesin seni, bağışlasın sağlığınla bize.  Ben razıyım bana gelen her şeye...                                                                                                                                                     17:48

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
BABA BİRMASAL ANLAT BANA -30.08.2014 - 6 Nisan 2015 Pazartesi

'İSİM DÜŞÜNMEK NE ZOR ŞEYMİŞ?'

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                30.08.2014

                               Cumartesi 15:29

                 İki gündür yine sessiz sedasın günler geçiriyorsun... İki gün önce attığın tekmeler, şimdi yerini bir sessizliğe bıraktı. Biz de haliyle bekleyiş içindeyiz. Aslında bazen aklıma şu takılıyor:

                 Ablanda, biz hergece konuşurduk onunla. En çok da ben. O sesimi duyduğunda hemen tepki verir, sallardı tekmelerini... Acaba Konuşmuyoruz diye mi sende hiç tepki yok acaba. Neyse artık seni de karşıma alıp güzelce bir konuşmanın vakti geldi... Bu böyle olmaz. Babalar konuşmaya başladı mı çocuklar dinlersmiley... Dur bakalım bu akşamdan itibaren seninle konuşacaklarımız var. Kendimi tanıtmanın vakti geldi artık...

                 Ha bu arada, bu sefer senin ismini ben koyacağım inşallah. Ablanda söz annenindi. Şimdi benim. Erkek olsaydın  Adın belliyid ezelden ama, süpriz yaptın be kızım. Şimdi düşünüyorum ne olsa adın diye. Geçen gün annenden bir öneri geldi DURU. Ama yağma yok. Bu sefer sıra ben de. Ona da söyledim zaten. Annen bana isim önerene kadar ben fikir beyan etmemiştim. Ama Annen Her zaman ki sabırsızlığıyla başladı bile şu olsun bu olsun diye. Ama dedim ya yağma yok. Önce ben önerilerimi sunacağım, içinden ikimiznde beğendi ortak bir isimde buluşacağız inşallah da... Bakalım zor bir süreç olacak belli. E beğenmezsen mi? Onu bilemem. Dünyaya Hoşgeldin kızım...

DERS 1: Hepimizin istediği, her zaman gerçek olmuyor. Bu da insanlığın kaderi...smiley

                 Neyse 19. Hafta da bitmek üzere artık bugün. 20 haftalık oldun bile... Şu 21. Haftayı da hayırlı haberlerinle alırsak İnşallah Allah’ ın izniyle... Sağlığına dair korkularımızda yerini iyi haberlerine bırakırsa, tüm dünya dertleri vız gelir artık bize... Neyse, Dünya dertleri derken, iş görüşmem var biraz sonra, bugünlük burada bitiricez. Akşam birebir seninle dertleriz artık prenses. (Ablan duymasın, bugünlerde o prenses olma sevdasında... ‘Babacım Bana prenses de!’ deyip duruyor. Duyarsa kızabilir.) 

 

                                                                           Bize geldiğinde koklaşmak dileğiyle....   15:45

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
BABA BİR MASAL ANLAT BANA/ 28.08.2014 PERŞEMBE - 5 Nisan 2015 Pazar

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                          28.08.2014 Perşembe 09:46

              Bu iş güç koşturma arasında günler geçiveriyor aradan yazamadan.... Oysa o gün, bu günlüğe başlarken, neler anlatacaktım ben sana. 19. Haftadasın şimdi. Geçen hafta doktor kontrolüne gittiğimizde ‘önümüzdeki hafta hareketlerini hissetmeye başlarsınız’ demişti... Bugün ilk kez tekmelerini hissetti annen sonunda. Hafta başından beri bu anı bekliyordu. Sabah, yüzümü yıkarken seslendi birden bana, ‘Gel, gel’ tabi ilkine yetişemedim ben. Bekledim o kadar ama... Anlaşılan en az ablan kadar inatçı olma yolunda emin adımlarla ilerliyorsun sende... Neyse ikincisine yetiştim ama... İki küçük tekme... Şimdi zaman geçecek ve o karnın içindeki hareketlerini dışarıdan görmenin vakti gelecek.... Onları da kaydedeceğiz inşallah.

                    Aslında, senin bu dönemlerin biraz da, hafif bir korkuyla geçiyor ya neyse, biz her günümüzü dualarla senin sağlıklı bir şekilde gelişip, bize gelmen için geçiriyoruz... Allah’ ım seni esirgesin ve korusun herşeyden... Sağlıkla, umutla gel yanımıza....   09:55

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
BAŞLARKEN... - 4 Nisan 2015 Cumartesi

                                                                                                                                                         20.08.2014 Salı/ 19:32

Bizim Günlüklerimiz vardı yıllar önce ortaokul zamanlarında, edebiyat dersinde zorunlu olarak tuttuğumuz. Gün geldi ceza yedik günlükleri günü gününe tutmuyoruz diye. Günler geldi geçti de vazgeçtik yıllar yılı süren Günlük sevdamızdan. Oysa ne güzel şeymiş satırlarda da olsa o yıllara dönebilmek. Kendim için tutardım bir zamanlar. Yıllar geçtiğinde bir gün, örneğin bugün açıp tekrar 20 Ağustos 1998 de ne yapmışım bakayım diye. Artık ne mümkün nerde olduğunu bile bilmiyorum.... Sonra 3 sene önce, Ablan doğduğunda tekrar başlamaya niyetlendim. Onun hergününü kaydedeyim diye ama o da olmadı bu hayat süreci içinde. Hayatımda ki herkese, kalbimdeki yerlerini  hissedebilsinler diye, başkalarının sahip olmadığı hediyeler vermeye çalıştım. Annenle, evlilik teklifimden fotoğraf çekimimize kadar herşeyin klibi var. Ablanın kakasını yaptığı her anı kayıtlı, hatta bir filmi bile var birinci yaş gününde. Senin de olacak İnşallah. Ama Sana ait bugünlük de senin özel hediyen olacak herhalde.

Sen bugün daha 18 hatfalık anne karnında bir ceninken başlayan ve kendin okuyacağın zamana kadar sürecek bir hediye. İnşallah bir gün seninle birlikte okumayı Nasip eder Allah’ ım bize. O günleride gösterir.

19:43 olmuş bile bu arada smiley.  Nasıl başlanır ki şimdi? Uzun zaman olmuş yazmayalı.  Bir de korkuları eklenince insanın, yazmak daha da zor oluyomuş. Hele ki üstüne bir de yıllar sonrasına yazınca... hem zor hem de garip oluyormuş. O yüzden sapıtabilirim bazen. Bazen sen diye seslenebilirim. Bazen de kendime yazıyor gibi....

                     Hayat farkında olmadan akıp gidiyor elimizden. Şimdi bazen dönüp de baktığımda, ‘ Ben ne zaman büyüdüm de evlendim çocuklarım oldu’ diye düşünüyorum. Yaşlanmışım diyorum. Ama Bazen hala çocukluğumda yaptığım abuk subuk,  çocuksu hareketleri yaparken buluyorum kendimi..

.

Yorumlar (0)
Bookmark and Share
Dilerseniz Satın aldığınız Filmlerin Son halini Animagift Ofis'te misafirimiz olup, seyredebilirsiniz.
"www.animagift.com' da yayınlanan tüm hikayelerin kullanım hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz."

En Son Görüntülenenler | Ürün Karşılaştırma | Site Haritası | Kargo & İade | Gizlilik Bildirisi | Kullanım Şartları